NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
قَالَ
أَبُو دَاوُد
كَتَبَ
إِلَيَّ
حُسَيْنُ
بْنُ
حُرَيْثٍ
الْمَرْوَزِيُّ
حَدَّثَنَا
الْفَضْلُ
بْنُ مُوسَى
عَنْ
الْحُسَيْنِ
بْنِ وَاقِدٍ
عَنْ
عُمَارَةَ
بْنِ أَبِي حَفْصَةَ
عَنْ
عِكْرِمَةَ
عَنْ ابْنِ
عَبَّاسٍ
قَالَ جَاءَ
رَجُلٌ إِلَى
النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَقَالَ
إِنَّ
امْرَأَتِي
لَا تَمْنَعُ
يَدَ لَامِسٍ
قَالَ
غَرِّبْهَا
قَالَ أَخَافُ
أَنْ
تَتْبَعَهَا
نَفْسِي
قَالَ فَاسْتَمْتِعْ
بِهَا
İbn Abbas (r.a.)'dan;demiştir
ki:
Adamın biri Peygamber
(s.a.v)'e gelip;
Benim eşim (kendisine
uzanan) zinâkar (adamlar)ın elini geri çevirmiyor?- dedi. (Hz. Peygamber de):
"Onu boşa!"
buyurdu.
Adam bu sefer;
Nefsimin onun peşinden gitmesinden
korkuyorum, dedi. (Resûl-i Ekrem Efendimiz de);
"Öyleyse ondan bir
süre daha faydalan" buyurdu.
İzah:
Nesâî, nikâh, talâk
Karısının huyundan
Resûl-i Ekrem'e şikayette bulunan kimse Haşimoğullarının hürriyetine
kavuşturduğu kölelerden biri olan Hişâm'dır. Hafız İbn Hacer'in açıklamasına
göre, bizim "zinâkârın eli" dîye tercüme ettiğimiz kelimesinin mânâsı
üzerinde ulemâ ihtilâf etmiştir. Sözlük mânâsı "dokunanın eli"
anlamına gelen bu kelimenin bazı ulemâya göre buradaki mânâsı zinakâr, günahkâr
insanların eli anlamındadır ki sözü geçen şahıs bu kelime ile Resûl-i Ekrem'e
eşinin zinakâr insanların emrine amade olduğunu, onların eşine karşı yaptıkları
bu yollu teklifleri yerine getirdiğini şikâyet etmek istemiştir. İmam Nesâî ile
Hattâbî, Gazâlî ve Sevrî bu görüştedirler.
İmam Ahmed ile
Îbnu'l-Cevzî'ye göre ise, bu kelimenin buradaki anlamı yardım talebi için
uzanan eldir. Bu mânâya göre söz konusu şahıs Resûl-i Ekrem'e ailesinin malını
sorumsuzca harcadığını ve yardım talebi için uzatılan hiçbir eli çevirmediğini
şikayet etmek istemiştir. Bu görüşte olan ilim adamlarına göre bu kelimeye
başka türlü bir mânâ vermek doğru değildir. Fakat Kadı Iyad ile Ebû't-Tîyb
cömertliğin mendub olduğu dolayısıyla Resûl-i Ekrem’in cömertliğinden dolayı
bir kadını boşamayı kocasına emretmeyeceği gerekçesiyle bu görüşü reddetmiştir.
İmam Gazâlî'nin verdiği birinci manayı tercih etmiştir.
İmam Ahmed'e ve
taraftarlarına göre …. sözüyle zina kast edilmesi mümkün değildir. Çünkü
Resûl-i Ekrem'in bir kimseye fahişe bir kadın’ı nikâhının altında tutmaya devam
etmesini emretmesi düşünülemez. İmam Ahmed (r.a.)'in bu görüşü: -Eğer sözü
geçen adam karısının hiçbir dilencinin isteğini reddetmediğini şikâyet etmesk
isteseydi, Biri yerine … tabirini kullanırdı. Çünkü dilenci kelimesi
"iâmis" kelimesiyle değil, "mültemisi" kelimesiyle ifâde
edilir. "Lâmis" kelimesi ise, zinâkar anlamına gelir, ayrıca
cömertlik iyi bir huydur. Hiçbir kadın cömertliğinden dolayı cezalandırılamaz.
Çünkü bu kadın ya kendi malından harcayarak cömertlikte bulunmuştur ya da
kocasının malından harcamıştır. Bunun her ikisi de meşrudur. Bu tâbirle zina
veya zinaya götüren hareketler kastedilmişse, o zaman ona düşen, karısını
boşamak değildir. Çünkü boşamayı gerektiren zina suçu henüz ispatlanmış değildir.
Şimdilik ona düşen o kadını yalnız başına bırakmamak ve bu türlü iğrenç
davranışlarına imkân vermemektir. Bununla beraber Resûl-i Ekrem ona ihtiyacen o
kadını boşamasını tavsiye etmişse de adamın karısından ayrılmaya tahammülü
olmadığını, binaenaleyh boşaması halinde daha da tehlikeli durumların ortaya
çıkacağını anlayarak nikâhı altında tutmasına izin vermiştir. [Süneni-Nesâî,
VI, 67 (Sindî'nin ta'liki).]